CUMA, ARALIK 21, 2007
Baþtan, peþin peþin uyarýyorum; bu taraflý bir söyleþidir! 'Yaþamýn Kýyýsýnda' filmini gösterime girmeden izleyen þanslý biri olarak söylüyorum; müthiþ bir film izleyeceksiniz...
Fatih Akýn isminden büyük beklentilerle yerinize oturacak ve istediðinizi de bulacaksýnýz. Bir yanýyla politik, bir yanýyla felsefik, bir yanýyla duygusal bir film. Kendinizi sorgulayacak, 'hayatta önemli olan nedir?' sorusuna cevap arayacaksýnýz! Örgüt üyesi Ayten; yani Nurgül Yeþilçay siyasi nedenlerle Türkiye'den kaçýp annesini bulmak için Almanya'ya gidiyor, deþifre olunca da iltica talep ediyor. Almanya'da kendisine yardým eden Alman öðrenci Lotte ile yakýnlaþýyor. Ancak sýnýrdýþý ediliyor. Türkiye'ye dönüþü, Lotte ile yaþadýklarýndan sonra da deðiþmeye baþlýyor. Altýndan kalkýlmasý zor bir rolün üstesinden hakkýyla gelmiþ Nurgül Yeþilçay ve sinema grafiðinde müthiþ bir yükseliþ kaydetmiþ bu filmle...
Cannes Film Festivali'nde 'En Ýyi Senaryo' ödülünü alan filmi için Fatih Akýn; þöyle diyor: "Filmim dünyanýn deðiþeceðini umut ediyor, o zaman bu film politik mi? Belki politik olmaktan çok felsefi diyebiliriz ama galiba günümüz dünyasýnda her þey politik! Ýnsanlar neye inanýrsa inansýn dini ya da politik- her þeyin bir sýnýrý, gittiði bir yön var. Bütün bunlarýn ötesine geçen bir film yapmak istedim..."
Film bütün bunlarýn ötesine geçiyor, evet! Nurgül Yeþilçay'la bu gece Altýn Portakal Film Festivali'nde galasý yapýlacak filmi ve bence etkisinde kalacaðýnýz performansýný konuþtuk...
"BU FATÝH AKIN FARKIDIR"
* Daha önce konuþtuðumuzda 'Bu film özünde arabesk' demiþtin. Ama çok da farklý; nedir bu fark?
Farký Fatih Akýn bence! Fatih'in durduðu yer ne Almanya, ne Avrupa, ne de Türkiye. Yani Fatih'e ne Alman diyebiliriz, ne Türk! Ortada bir yerde duruyor, belki dünyalý diyebiliriz. Tabii ki bu iþi çok iyi biliyor, eðitimini almýþ. Film seyirciyi istediði zaman avucunun içine alýyor, istediði zaman serbest býrakýyor. Ne çok aðlatýyor, ne çok güldürüyor ve bunlarýn hepsini bilinçli yapýyor. Bence yönetmenlik olarak çok baþarýlý bir film. O yönetmenliðin içine oyuncu yönetmenliðini de eklersek, iki kere baþarýlý!
* Filmin siyasal yaný mý aðýr basýyor, duygusallýðý mý?
Bence felsefi yaný! Þöyle bir felsefesi var; ölüm insanýn hayatýnda çok önemli þeyler deðiþtirebiliyor. Eskiden 'evet' dediðin bir þeye 'hayýr' diyebiliyorsun ya da tersi oluyor. Ölümün hayatý deðiþtirip dönüþtürdüðü bir durum var. Ölümle ve yaþamla ilgili bir film anlatmak istemiþ Fatih Akýn. Onlarý anlatýrken de gerçekçi ve süslü þeyler bulmak istemiþ. Nedir bunlar? Oradaki kadýnýn orospu olmasý, benim örgüt üyesi olmam, lezbiyen olmam, öteki kýzýn lezbiyen olmasý, bunlarýn birbirine aþýk olmasý gibi süsler kullanmýþ. Bundan ibaret!
* Sivri, siyasi, alýþýk olmadýðýmýz sertlikte bir rolün var. Fatih Akýn "Nurgül, kadýnýn siyasi kimliðinden rahatsýz oldu ve deðiþtirdik biraz" demiþti. Neydi rahatsýz olduðun þey?
Daha sert bir karakterdi...
* Neydi seni rahatsýz eden?
Tam olarak söylemek istemiyorum. Karakterin sertliði çok fazlaydý. Okuma provalarýnda 'o karakter bunu yapmazdý, bunu yapan karakter onu yapmaz' gibi þeyler çýktý. Karakterin bir matematiði ve iniþ çýkýþlarý vardýr. O karakterde de bir sýçrama vardý. O yüzden olmayacaktý, deðiþtirdik.
* Senariste müdahale yani!
Hayýr, Fatih herkesin görüþünü alýyor zaten. 'Sen olsan bunu nasýl söylersin, o karakter nasýl söyler?' diye kostümcüsüne de, görüntü yönetmenine de soruyor.
* Türkiye'de, Türk yönetmenlerde rastladýðýn bir þey mi bu?
Türkiye'de genelde herkes iþini çok önemser. Halbuki karakteri çýkaran oyuncu ve yönetmen. Orada kostümcü sana soruyor, 'Sence bu pantolonu giyer mi bu karakter, sence daha bol paça mý olmalý?' falan diyor. Herkes birbiriyle iþbirliði içinde çünkü asýl olan iþ! Ama bizde egolar ön planda!
* Filmdeki öpüþme ön plana çýkarýldýðý, youtube'a düþtüðü için rahatsýz olduðunu söylemiþtin. Neden?
Hiç rahatsýz olmadým. Bu konuda da hiçbir þey demedim, uydurmuþlar! Tabii ki fragmanda da kullanýlacak, youtube'a da düþecek. Bunu ya baþtan kabul etmem ya da kabul edersem her þeyiyle kabul ederim. Ben bu rolü iyi oynadýðýmý da düþünüyorum, gelecek her eleþtiriye, tepkiye de açýðým.
* Bir kere cesur bir sahne. Film gösterime girdikten sonra çok konuþulacak. Derdini nasýl anlatacaksýn?
Þöyle düþünüyorum: Fatih'le yola çýktýðýmýz zaman bir aþk hikayesini çok iyi vermek istedik. Bu, bir kadýn bir erkek de olabilirdi... Ama iki kadýnýn aþkýný tercih ettik, çok da iyi oldu. Kýzlardan birinin ölümü üzerine diðer kýzýn bütün fikirlerinin yüzde yüz deðiþmesi gerekiyordu, o aþk o yüzden çok önemliydi. Sadece o aþký vermek adýna yapýlan þeyler bunlar...
* Sence bir erkekle bir kadýnýn aþký bu kadar vurgulu ve tutkulu olmaz mýydý?
Bu tamamen Fatih'in bileceði bir þey; belki o böyle bir þey görmek istedi, belki marjinal bir þey yapmak istedi, belki o yüzden arabesk bir durumun içinde postmodern duran bir film. Kýz annesini aramaya gider ama annesi aslýnda orospudur, biri aþýk olur, sonra görüþünü deðiþtirir falan... Çok basit konular ama bunlar çok güzel süslenmiþ.
Gittiðimizde çýkan haberlere hiç küsmedim, kýzmadým; gerçekten! Ama komikti! Yani Ýspanyol, Alman gazeteleri, Fransýz kanallarý röportaj yapýyor bizimle, film 20 dakika ayakta alkýþlanýyor, bizde yok ayakkabýsý böyleydi, þöyleydi. Bir dakika, ne diyorsun ya? (gülüyor)
* 'Yaþamýn Kýyýsýnda' þöyle dýþýnda durup izlediðinde nasýl bir tat býraktý?
Hayatýn tam içine girememiþ bazý insanlar vardýr ya... 'Yaþamýn Kýyýsýnda' bence sýrat köprüsü gibi bir þey, ince bir ipin üstünde yürüyor hepsi, ölümle kalým arasýnda, tutunmakla tutunamamak arasýndaki karakterler bunlar...
* Lotte annesine 'Ýlk kez hayatýmda anlamlý bir þey yapýyorum' diyor filmde. Peki sen ne kadar yakýnsýn oynadýðýn Ayten karakterine?
Çok yakýn deðilim açýkçasý. Zamanýnda YÖK'ü protesto ettim falan; haksýzlýða tabii ki benim de tahammülüm yok ama silahla bir þeylerin çözülebileceðini düþünmüyorum. Ayrýca o kadar sert olmayý da çok doðru bulmuyorum çünkü bizim üstümüzde birtakým insanlar bir þeyler yapýyorlar ve altta biz eziliyoruz. O taraf, bu taraf, þu taraf... Doðru bulmuyorum bunlarý.
* Fatih þöyle diyor: "Bir þey için tutkuyla mücadele etmek seksidir, ben de bu yüzden bu film için seksi bir karakter istedim." Sen oynadýðýn rolün tarifini nasýl yapýyorsun?
Ben o kadar seksi olduðunu düþünmedim, o Fatih'in fantezisi herhalde (gülüyor). Mesela 'Eðreti Gelin'de oynadýðým kadýn, tek kelimeyle seksiydi ama Ayten dýþarýdan sert görünüyor ama içerden çok acýnasý biri.
* Ve siyasi anlamda kullanýlýyor... Bir boþluk doldurma Ayten için aslýnda yaptýklarý. Yani insan bir yere ait olmak ister ya; Ayten'de de böyle bir þey var. Kesinlikle siyasi bilinci var ama hayat bilinci yok. Yavaþ yavaþ öðreniyor; eziliyor, kimse sahip çýkmýyor, annesini bulamýyor ve Lotte ölüyor... Bunlar onun hayata karþý bilinçlenmesini saðlýyor.
* Sen hayatta hiçbir þey için bu kadar tutkuyla mücadele ettin mi?
Ben seksi biri deðilim! Hiçbir þeye tutkuyla baðlanmadým. Fatih'e mesaj yollayayým buradan. (gülüyor) Evet, þimdi tutkuyla baðlandýðým bir þey var, Nejat. Aileme, iþime tutkuyla baðlýyým. Demek ki çok seksi biriyim!
* Karakteri nasýl böyle iyi tanýdýn?
Tabii ki Fatih'in de etkisi oldu. Çünkü ben önce çok daha basit düþünüyordum. 'Biraz erkek gibi olurum, aþký yaþayýþýný da, üzüntülerini de erkeksi oynarým, olur biter' diyordum. Yani 'Monster' filmindeki Charlize Theron'un biraz daha azý... Sonra Fatih'le konuþtuk; 'Daha dolu bir þey istiyorum' dedi. 'Yeri geldiðinde çok seksi bir kadýn da olsun, çok duygusal da olsun, çok erkeksi de olsun, çok cool da olsun' dedi. Onun üzerine çalýþtým. Hiç makyaj yapmadým filmde, sýfýr! Daha yapýlý durmasý gerekiyordu, üç ay Alaçatý'da sörf yaptým ve yüzdüm. Kamerada sigara içme, bakýþ çalýþtým.
* Filmle ilgili beklentin ne? Fatih Akýn'ýn filminde oynamak mý önemliydi, böyle sýradýþý bir rolü canlandýrmak mý?
Ýkisi de öncelikliydi. Çok iyi ve zor bir roldü; onun altýndan kalkýyor olabilmek ve bunun verdiði özgüven güzel bir þeydi.
* Beklentin ne bu durumda?
Sadece insanlar beðensin istiyorum. Ýnsanlar seyretsin, 'Ne güzel oynamýþ Nurgül, ne güzel çekmiþ Fatih' desin, bütün isteðim bu. Her yönetmenin, her sanatçýnýn bence istediði þey budur; alkýþlanmak, insanlarýn hoþuna gitmek.
* 'Filmde AB'ye güvenmiyorum' deyip küfür savuruyorsun. Gerçek düþüncen?
Hamburg'dayken ZDF kanalý benimle röportaj yaptý. En çok da AB'ye küfür etmeme takýlýyor Avrupalýlar, 'siz ne düþünüyorsunuz, sizce Türkiye AB'ye niye giremiyor?' gibi þeyler soruyorlar. Þunu söylemek istedim onlara da diyemedim; bizim basýn genelde ayakkabýya takýyor, baþka yerlere takýyor, ben bu konulara çalýþmadým, ben aslýnda sarýþýným! (gülüyor) Biz bir þeyleri AB'ye girmek için yaparsak çok ödün veririz, AB'nin çok paranoyak bir oluþum olduðunu düþünüyorum.
* Neden? Rolünün, Ayten'in etkisinde kalmýþ olabilir misin?
Olamam çünkü yýllar geçti Ayten'in üstünden, 'Ezo Gelin' falan oldum artýk; Ezo Gelin AB'ye karþý! (kahkahalar) Þaka bir yana; mesela Amerika bir þeyler yapýyor, bir yerleri bombalýyor falan... AB neden o zaman 'dur' demiyor. Ýþine geldiði gibi davranýyor. Yani AB'nin çok iþe yarar bir þey olmadýðýný düþünüyorum.
* Bazý þeylerin deðiþeceðine inanmýyor musun?
Ben bunlarýn AB için yapýlmamasý gerektiðini düþünüyorum!
* Fatih Akýn'ýn senin sinematografindeki yeri ne?
Fatih sayesinde Cannes'a gittik, her þeyden önce orayý gördük, ne oluyor, ne bitiyor baktýk. Baþka nasýl görürdüm bilmiyorum, çok saðolsun Fatih. Kimsenin gitmediði George Clooney partisine gittim, daha ne olsun (kahkahalar). Herkesle beraber ayný otelde kalmak, onlarla beraber akþam yemek yemek, Kustirica'lar, Jane Fonda'larla ayný kuaföre gitmek falan insaný onore eden þeyler.
* 'Bir filmde oynayacaðým, Cannes'e gidecek ödül alacak sonra Oscar aday adayý olacak' deseler inanýr mýydýn?
Hiç! Piyango çýktý. Ama Fatih baþýndan beri 'Ben bu filmi Cannes için yapýyorum' diyordu. 'Tabii tabii' dedim ben de!
* Ýnanmadýn mý gerçekten?
Ýnanmadým, evet. Heyecanýna ve gençliðine verdim (kahkahalar). 'Tabii tabii Oscar'a da gideriz' diyordum...
* Tükürdüðünü yaladýn mý?
Yaladým! Çok piþmaným!
kaynak: sonsayfa.com
|
CUMARTES�, HAZ�RAN 23, 2012
The Second "Kazakhstan Montage of Cinemas: Film & Cultural Festival" launches at the Directors Guild of America (DGA) in Los Angeles on Aug. 3 for a one-week celebration of Kazakh cinema and culture, including musicians.
The festival is a stellar opportunity for directors, producers, location scouts, and the general public to get an understanding and appreciation of this exotic locale without leaving home.
Sweeping from the Caspian Sea on its Russian border to the Altai Mountain range on the Chinese border, Kazakhstan has a rich nomadic history as well as a powerful current tapestry of cultures. Since gaining independence in 1991, the Central Asian Republic has embraced its remarkable filmmaking past that dates back to the 1930's, when Sergei Eisenstein made his classic “Ivan the Terrible” in this mystic land, and has even given rise to several "New Wave" movements.
Opening night on Aug. 3rd begins with a reception at 7 pm, and includes a program of live entertainment until 11 pm, at the DGA Theater.
Sponsored by Kazakh Geographic Society (KazGeo.kz ), helixfilmsinc.com , the Embassy of the Republic of Kazakhstan, and the Honorary Consulate of Kazakhstan in Los Angeles, the festival includes Advisory Board Members Steven-Charles Jaffe (GHOST, K19), David Marconi (Screenwriter, ENEMY OF THE STATE), and Ambassador Erlan Idrissov.
Tickets cost $10 (including free parking) can be purchased from the festival’s website. "Kazakhstan Montage of Cinemas: Film & Cultural Festival 2012" will be held Aug. 3 - 9 at the Directors Guild of America on 7920 Sunset Blvd in Los Angeles, California
For more information, please see www.kazakhfestival.com - KazakhFilmFestLA@gmail.com
Kaynak : HelixFilmsInc.com
|