PAZAR, MART 2, 2008
Sinema yazarý/araþtýrmacýsý, korku janrý bilirkiþisi ve daha pek çok titri hakkýyla taþýyan Giovanni Scognamillo’yu daha önce son kitabý vesilesiyle Tersninja.com’a konuk etmiþtik. Ama gýyabýnda yazýlmýþ bir yazý olduðundan tam manasýyla bir vuslat olmamýþtý bu. Bu eksik kalmýþlýðý kendisiyle bizzat yapacaðýmýz bir söyleþiden daha iyi ne doldurabilir ki diye düþündük. Ayný zamanda Tersninja.com facebook grubunun onur üyesi olan Scognamillo ile yaptýðýmýz sohbet bu sinema bilgesini biraz daha tanýmak kadar sinemaya adanmýþ bir hayata (büyük bir kýsmý) saygýlarýmýzý sunmak amacýný da taþýyor… Bu söyleþiye katkýda bulunan Ertekin Akpýnar‘a da teþekkür etmeden geçmeyelim.
Ýlk ne zaman korktuðunuzu hatýrlýyor musunuz?
Ýlk korkumu sinemada aldým ve bu sinemada yaþadýðým ilk ve son korkum oldu. Üstelik yararýný de gördüm çünkü o korkunun sayesinde bir korku sinemasý tutkunu oldum. Anýlarýmda ve baþka yerlerde çokça anlattýðým bir olay olduðundan özetleyerek gideceðim: mekan: artýk var olmayan tarihsel “Elhamra” sinemasý; yýl : 1933 (dört yaþýndayým), film: H.G.Wells’ýn “The Island of Dr.Moreau” nun (Dr.Moreau’nun Adasý) romanýndan uyarlanan ve Erle C.Kenton tarafýndan yönetilen “The Island of Lost Souls” un (Kayýp Ruhlar Adasý, 1932) ilk çevirimi. Babamýn müdürü olduðu sinemaya annem ile geliyorum, annem giriþteki büfe kýsmýnda babamý bekliyor, ben salona dalýyorum ve arkama (perdeye) bakmadan Türkiye’nin yazýlmamýþ sinemacýlýk tarihinde yer alan arka sýralardaki kocaman maroken koltuklara doðru ilerliyorum, yerleþmek üzere iken perdeye bakýyorum, bir feryat basýyorum ve koþa koþa salondan çýkýp annemin kucaðýna sýðýnýyorum. Neler görmüþüm beni panikleþtiren? Çýlgýn Doktorun yarattýðý yarý insan yarý hayvan canavarlarýn Moreau’yu parçalamalarýný… Ýlk ve son korku! Ayný yýl ilk “King Kong” u de izliyorum (King Kong, Meriam C.Cooper ve Ernest B.Schoedsack, 1933) bu kez eski “Ýpek” sinemasýnda yine annemle birlikte ama dev goril beni korkutmuyor aksine onu çok seviyorum ve Empire State Building’in tepesinden yere çakýldýðýnda hüngür hüngür aðlýyorum.
Korkmak mý, korkutmak mý? Hangisi daha eðlenceli sizce?
Korkmak kanýmca hiç eðlenceli deðil ama korkutmak eðlenceli olabilir. Çocukken yaz aylarýný Bostancý’da geçirdiðimizde aðbiler ve ablalarla bir arada “hayalet oyunu” oynardýk gece vaktý çarþaflara bürünerek ve kuytu yerlerden ansýzýn fýrlayarak geçenlerin önüne…
Ýnsanlar gerçek hayatta korkmayý sevmezler, hal böyleyken korku kültürü ve sanatýnýn bu kadar raðbet görmesinin nedenini ne olabilir? Bilinçaltlarý mý? Yaratýlýþlarý mý? Mazoþistlik mi?
Ýnsan gerçeklerden, gerçeðin yarattýðý korkulardan korkar, sanal korkular ise onu sarsar, heyecanlandýrýr, bir anlýk dehþetlere sürükler. Bunlar gerçek korkular deðil çünkü peþinen sanal olduklarý kabul ediliyor. Bir çeþit tat diyelim, evet bir nebze de mazoþistlik ama bir “eðlence” havasý içinde, bir geçici tedirginlik içinde. Dediðim gibi sinemada bir kez korktum ve o kadar ama ben, sinemacý-filmci ortamýnýn içinde büyüdüðüm için, baþýndan beri sinemanýn ne denli sanal bir þey olduðunu öðrenmiþtim yani hazýrlýklý idim. Ancak sinema izleyicisini gerçekle (bulunduðunuz salon, oturduðunuz koltuk, etrafýnýzdaki insanlar, karþýnýzdaki perde) hayalýn (perdede cereyan eden olaylar, teknik bir beceri ile dizilen görüntüler) karýþtýðý bir boyuta sokar ve burada duyarlýlýklar önem kazanýr.
Kýrkýn üzerinde çevirisi, yirminin üzerinde telif eserleri yayýmlanmýþ bir yazar olarak ilgi alanlarýnýzýn geniþ bir sahaya yayýldýðýný görüyoruz. Tam da bu noktada Giovanni Scognamillo kendisini nasýl tanýmlýyor? Hangi alana daha yakýn görüyor?
Bugüne kadar toplam olarak 12’si çeviri olan 54 kitaba imzamý attým halen bilgisayarýmda tamamlanmamýþ (umarým tamamlayacak vaktim olur!) 4 dosya duruyor, yazdýklarým yazýlarýn sayýsýný ise pek çýkartamýyorum, 1948’de baþladým ve devam ediyorum. Temelde bir sinema yazarýyým, genelde araþtýrmacý bir yazar kendini tek bir konuya baðlayamayan ve tabir caizse oldukça maymun iþtahlý. En yakýn olduðum alan hiç kuþku yok ki sinemadýr ama, doðrusu, korku edebiyatý var, gizemcilik var ve tabii ki Beyoðlu ve onlar da benim için önemli.
Kitaplarýnýzý kastederek söylüyorum, çok üretken birisiniz? Bu üretkenliðin bir sýrrý var mý, bizlere yol gösterebilecek?
Evet, üretkenliðin bir sýrrý deðil de bir disiplini var: bir “iþ” gibi yazarlýðý sürdürmek her gün çalýþmak iþyerine giden bir memur gibi. Ben bir sanatçý deðilim, ben bir zanaatçý olduðumu kabul ediyorum. Kurgu yazdýðýmda da “ilham” peþine düþmem, oturup yazarým ister havasýnda olayým veya olmayayým. En kötü olasýlýkla sonradan yazdýklarýmý yok ederim (ki gençliðimde bunu çok yaptým).
Ýlk kitabýnýzý 1968 yýlýnda yayýnlýyorsunuz: Türk Sinemasýnda 6 yönetmen. Aradan geçen 40 yýl boyunca Türkiye’deki sinema kitaplarý yayýncýlýðýný nasýl deðerlendirirsiniz?
Ýlk kitabým olan “Türk Sinemasýnda Altý Yönetmen” 1973’te yayýnlanýyor ama daha önce Agah Özgüç ile 1965’te hazýrladýðýmýz iki kitap var: “1965 Sinema Yýllýðý” ve “Türk Sinemasýnda Kadýn ve Seks”. O gün bugün sinema yayýncýlýðýnda adeta yýldan yýla artan bir hýz oldu. Eskiden yayýncýlar “sinema kitabý satmaz” diye direniyorlardý ve aslýnda pek haksýz deðillerdi çünkü sinema okullarý yoktu, bilinçli bir seyirci yoktu, sinema meraklýlarý bu denli deðillerdi. Gerçi artýþ tedricen oldu kimi temel baþvuru kitaplarý – örneðin Sinema Tarihleri – çok geç yayýnlandý, kuram zaman zaman azýnlýkta kaldý, sinema türleri, sinemasal akýmlar, kimi yönetmenler gerektiði kadar tanýtýlmadý ama genelde bence geçmiþle kýyasla iyi bir noktadayýz.
Levanten, ressam, oyuncu, yazar, çevirmen, eðitmen, film iþletme müdürlüðü ve anýlarýnýzda bankacýlýk yaptýðýnýzý biliyoruz. Ýlgi alanlarýnýzýn farklýlýðý sizin yazýn hayatýnýza nasýl yansýdýðýný düþünüyorsunuz?
Doðru, bir sürü iþte çalýþtým ve her biri muhakkak ki birçok þey öðretti. Kitapçýlýk bana biçilmiþ kaftandý, daha çok kitap okumak ve edinmek fýrsatý ile, bankacýlýk bana sistemli disiplinli çalýþmayý öðretti, sinemada çalýþmak sinema yazarlýðýma çok yaradý sektörün gerçekleri ile uðraþtýðýmdan, mesleði öðrendiðimden, iç yüzünü yaþadýðýmdan. Tüm bunlar sinema konusunda hayal kurmanýn sakýncalý olabileceðini öðretti. Her iþ yeni bir alan, yeni bir kaynak. 12 yýl bankacýlýk yaptým, þube müdürlüðü yaptým ama bankacýlýkla ilgili ne bir öykü yazdým, ne bir roman, ne bir deneme ama, dediðim gibi, yararý baþka oldu.
Türkiye’de korku edebiyatýnýn ve korku sinemasýnýn yeterince geliþmemesinin nedenleri üzerine neler söylemek istersiniz?
Türk sinemasýndaki korkuya baktýðýmýzda Yeþilçam döneminde, “Drakula Ýstanbul’da” filminden Metin Erksan’ýn “Þeytan” ýna kadar çok az sayýda denemelerle karþýlaþýrýz çünkü, temelde, Yeþilçam tür olarak korkuya hiçbir zaman güvenmedi, bulaþmak istemedi. Denemeler bugün de sürüyor ama sanki daha bilinçli bir þekilde. Yabancý etkiler (Hollywood’tan Uzak Doðu’ya kadar) fazla ve bence gereksiz, Türk sinemasý kendi folkloruna bakarak kendi korkularýný yaratabilir ve yaratmalý, kendi kaynaklarýný oluþturmalý ve bu korku-fantastik edebiyat için de geçerlidir. Konu öylesine geniþ ki bir tasarýmýn, baþladýðým bir çalýþmanýn (Fantastik Türk Edebiyatý) konusudur. Anlat anlat bitmez.
Üzerinde çalýþmýþ olduðunuz, “Hayatýmýn 15.000 Filmi” kitabý adýndan anlaþýlacaðý üzere çok heyecan verici. Bu projeyi yapma fikri nereden aklýnýza geldi? Baþka bir þeyler yazýyor musunuz bunun yanýnda?
“Hayatýmýn 15.000 Filmi” ne henüz baþlamadým doðrusu çünkü baþka bir kaynaða dayanacak – üzerinde çalýþtýðým bir film dizini – þimdi elimde “Vampir Manifestosu” adlý kapsamlý bir çalýþma var çok önemsediðim ve sonucu biraz sürprizli.
Bu ülke sýnýrlarý içinde yaptýklarýnýzýn takipçisiyiz. Peki yurtdýþýnda neler yaptý Giovanni Scognamillo? Haberimizin olmadýðý þeyler var mý çok?
Sinema yazarlýðým, kýsaca yazarlýðým yurtdýþý sinema dergi ve ansiklopedilerde baþladý (Ýtalya, Ýngiltere, Fransa, Polonya, Norveç, ABD, Hindistan daha sonraki yýllarda Japonya), ilerleyen zaman içinde Ýtalya’da iki kitabým yayýnlandý (I Misteri di Ýstanbul/Ýstanbul Gizemleri; Dracula mito perene/Dracula sonsuz mitos) ve bir süre Londra’da bir video þirketini yönettim. Bu kadar.
Ortak bir dostumuzu yakýn zamanda kaybettik…Metin Demirhan… Bir þeyler söylemek ister misiniz?
Metin Demirhan’ýn vefatý beni çok etkiledi, 20 yýllýk çok yakýn ve çok sevdiðim, çokça þey (artý iki kitap ve bolca tasarýlar) paylaþtýðým bir arkadaþtý. 20 yýl önce Selma Mine’nin evinde ilk karþýlaþmýþtýk sonra da Orkun (Metal Fýrtýna) Uçar ile evime geldi, arþivime ve kitaplýðýma daldý ve ondan sonra hiç ayrýlmadýk. Bir dönemde günlerimin bir kýsmý Atýlgan’da geçiyordu çok zevkli sohbetler, geyikler ve tartýþmalar içinde. Þakacý idi hem de çok ama son þakasý olmadý, yakýþmadý. (Bu arada; If Ýstanbul’da Metin Demirhan anýsýna Fantastik Sinema a.k.a. Metin Demirhan baþlýklý bir program düzenlendi. Dostumuzun anýsýna yapýlan belgesel ve Türk usulü teen-slasher gösterimlerinin ardýndan yine kendisinin özel arþivinden hiçbir yerde görülemeyecek Demirhan ile özdeþleþmiþ kült B filmlerinden sahneler gösterilecek. Sinema yazarlarýndan, ülkemizin önde gelen süper efekt profesyonellerine, tutsak kadýnlardan, katil robotlara, nükleer atýklardan, lezbiyen vampirlere kadar herkes orada olacak. 19 Þubat Salý, 15:00, 2. Salon)
Son olarak Giovanni Scognamillo’nun “seyredilmezse olmaz” gördüðü10 filmi öðrenebilir miyiz?
1 - POTEMKÝN ZIRHLISI - S.M.Eisenstein
2 - YURTTAÞ KANE - Orson Welles
3 - SONSUZ SOKAKLAR - Federico Fellini
4 - YER SARSILIYOR - Luchino Visconti
5 - SÜRÜ - Zeki Öktem/Yýlmaz Güney
6 - NOSFERATU, BÝR DEHÞET SENFONÝSÝ - Friedrich Wilhelm Murnau
7 - SHINING - Stanley Kubrick
8 - OYUNUN KURALI - Jean Renoir
9 –ROSEMARY’NÝN BEBEÐÝ - Roman Polanski
10 - MUHSÝN BEY - Yavuz Turgul
kaynak: Tersninja.com
|
CUMARTES�, HAZ�RAN 23, 2012
The Second "Kazakhstan Montage of Cinemas: Film & Cultural Festival" launches at the Directors Guild of America (DGA) in Los Angeles on Aug. 3 for a one-week celebration of Kazakh cinema and culture, including musicians.
The festival is a stellar opportunity for directors, producers, location scouts, and the general public to get an understanding and appreciation of this exotic locale without leaving home.
Sweeping from the Caspian Sea on its Russian border to the Altai Mountain range on the Chinese border, Kazakhstan has a rich nomadic history as well as a powerful current tapestry of cultures. Since gaining independence in 1991, the Central Asian Republic has embraced its remarkable filmmaking past that dates back to the 1930's, when Sergei Eisenstein made his classic “Ivan the Terrible” in this mystic land, and has even given rise to several "New Wave" movements.
Opening night on Aug. 3rd begins with a reception at 7 pm, and includes a program of live entertainment until 11 pm, at the DGA Theater.
Sponsored by Kazakh Geographic Society (KazGeo.kz ), helixfilmsinc.com , the Embassy of the Republic of Kazakhstan, and the Honorary Consulate of Kazakhstan in Los Angeles, the festival includes Advisory Board Members Steven-Charles Jaffe (GHOST, K19), David Marconi (Screenwriter, ENEMY OF THE STATE), and Ambassador Erlan Idrissov.
Tickets cost $10 (including free parking) can be purchased from the festival’s website. "Kazakhstan Montage of Cinemas: Film & Cultural Festival 2012" will be held Aug. 3 - 9 at the Directors Guild of America on 7920 Sunset Blvd in Los Angeles, California
For more information, please see www.kazakhfestival.com - KazakhFilmFestLA@gmail.com
Kaynak : HelixFilmsInc.com
|